Dava kaç sene sürer ?

Zeynep

New member
“Dava Kaç Sene Sürer?”: Sadece Takvim Değil, Bir Ekosistem Sorusu

Selam forumdaşlar,

Bugün içimi kurcalayan bir soruyla geldim: “Dava kaç sene sürer?” Bu sadece bir süre tahmini değil; sabrın, adaletin, ekonominin, ilişkilerin ve psikolojinin tam ortasına düşen bir soru. Belki içinizde bu yoldan geçenler var; belki de “gerekirse girer çıkarım” diyenler. Hep birlikte konuşalım istiyorum—çünkü bir davanın süresi, bizim hayata nasıl baktığımızı da ele veriyor.

Köken: Süre Değil, Süreç

“Dava kaç sene sürer?” sorusu ilk bakışta takvime dönük görünür. Oysa adaletin tarihi bize başka bir şey fısıldar: Adalet, nesnel hakikati ararken, öznel dünyalara dokunur. Bir anlaşmazlığın kökü, sadece hukuki maddelerde değil; tarafların geçmişinde, ikliminde, niyetinde saklıdır. Bu yüzden aynı tür dosya, iki farklı şehirde, iki farklı dönemde bambaşka hızlarda ilerleyebilir.

Kökende yatan gerçek şudur: Dava, “ne kadar?”dan çok “nasıl?” sorusuna dayanır. “Nasıl delillendirdin?”, “Nasıl iletişim kurdun?”, “Nasıl strateji belirledin?”, “Nasıl duygusal dayanıklılık oluşturabildin?” Süreyi de çoğu zaman bu “nasıl” belirler.

Bugün: Takvim Değil, Ekosistem

Günümüzde dava süresini; mahkeme iş yükü, bilirkişi kapasitesi, posta–tebliğ akışı, uzman raporlarının hızı, arabuluculuk deneyimi, dijital altyapı kalitesi ve tarafların “istek–niyet–taktik” dengesi belirliyor.

Bir ekosistem gibi düşünün: Zincirin en yavaş halkası, tüm sürenin kaderi olur. Dilekçeyi hızlı verdin ama bilirkişi yoğun; bilirkişi hızlandı ama tebligat aksadı; tebligat geldi ama tanık yurtdışında… İşte bu yüzden tek bir sayı söylemek çoğu zaman bir avuntu.

İki Bakış Açısı, Tek Dosya: Strateji ve Empati

Forumda hep konuşuruz; erkeklerin genellikle stratejik ve çözüm odaklı, kadınların ise empatik ve toplumsal bağları önceleyen yaklaşımları var. İkisini harmanlamadıkça süre uzuyor, yük ağırlaşıyor.

- Stratejik/Problem Çözme Lensinden (çoğu erkeğin yaklaştığı yer):

“Hedef nedir? Delil planı, tanık listesi, zaman çizelgesi, risk senaryoları?” Bu bakış, belirsizliği parçalar, ölçülebilir hale getirir. Avantajı netlik ve hızdır. Zayıf yanı; insan unsurunu ve anlık duygu dinamiklerini ihmal etme riski.

- Empatik/İlişkisel Lens (çoğu kadının yaklaştığı yer):

“Bu süreç kime nasıl dokunuyor? İletişim şeffaf mı? Uzlaşma penceresi var mı? Yıpranmayı nasıl azaltırız?” Bu bakış, çatışmanın zehrini azaltır, işbirliği ihtimalini artırır. Zayıf yanı; “duyguyu koruyalım” derken kararları erteleme ihtimali.

Her iki yaklaşımın da altın noktası var: Strateji takvimi kısaltır, empati sürtünmeyi azaltır. Süreyi belirleyen şey sadece mahkeme değil; bizim stratejiyle empatiyi aynı masada buluşturup buluşturamadığımız.

Süreyi Etkileyen Başlıca Faktörler (Gerçekçi, Ama Umutlu)

1. Dosyanın Türü ve Karmaşıklığı: Teknik bilirkişi gerektiren dosyalar (iş, ticaret, fikrî mülkiyet, inşaat) daha fazla halka içerir.

2. Delil Stratejisi: Delillerin erken–temiz hazırlanması; son dakika sürprizlerinin minimize edilmesi.

3. Tarafların Taktikleri: Oyalama taktikleri, gereksiz itirazlar, “zaman kazanma” manevraları.

4. İletişim ve Uzlaşma İradesi: Arabuluculuk, sulh görüşmeleri, “kazan–kazan” pencereleri.

5. Altyapı ve İş Yükü: Dijital dosya yönetimi, duruşma aralıkları, bilirkişi havuzu.

6. Belirsizlik Yönetimi: Tarafların duygusal regülasyonu ve kriz anında karar disiplini.

Beklenmedik Alanlar: Yazılım, Sağlık, Lojistik

- Yazılım/DevOps: Dava süreci, devasa bir “issue tracker” gibidir. Sprint planı yapar, milestone belirlersin. “Bug triage” gibi; kritik hataları (esas deliller) öne alırsan sürüm (duruşma) daha stabil çıkar.

- Sağlık/Triage: Acilde önceliklendirme nasıl hayat kurtarıyorsa, dosyada da kritik müdahaleler (ihtiyati tedbir, delil tespiti) erken yapılınca sonuç hızlanır.

- Lojistik/Tedarik Zinciri: En yavaş halka tüm zinciri yavaşlatır. Tebligat–bilirkişi–rapor–itiraz döngüsünde darboğazı bulup iyileştirmek, toplam süreyi dramatik düşürür.

Psikoloji ve Ekonomi: Zamanın Bedeli

“Kaç sene sürer?” sorusunun görünmeyen bacağı maliyettir. Zaman geçtikçe finansal yük artar: avukatlık ücretleri, rapor masrafları, işten güçten geri kalma, itibar yıpranması. Zihinsel tarafta ise yorgunluk, ruminasyon, tükenmişlik.

Ekonomide bir kavram var: iskonto oranı. Ne kadar uzun sürerse, alacağın “bugünkü değeri” o kadar düşer. Bu yüzden bazen daha düşük ama daha erken bir uzlaşma, daha yüksek ama yıllar sonra gelecek bir hükümden rasyonel olabilir.

Psikolojide karşılığı: umudun yıpranması. Her ertelenen duruşma, iç motivasyondan bir parça koparır. İşte empati burada devreye girer: süreç boyunca “insan kalabilmek” için mikro-zaferler, şeffaf iletişim, sosyal destek şart.

Gelecek: Dijital Adalet, Yapay Zekâ, Uzlaşma Kültürü

Geleceğin mahkemesi; dijital dosya yönetimi, uzaktan duruşmalar, yapay zekâ destekli belge analizi ve güçlü bir arabuluculuk kültürü ile süreyi kısaltabilir. Yapay zekâ, emsale dayalı arama ve dilekçe kontrolünde zaman kazanımı yaratırken; insan dokunuşu—yani müzakere, empati, ikna—uzlaşma pencerelerini büyütebilir.

Kritik fark: Teknoloji süreyi kısaltabilir, ama adaleti otomatikleştirmez. Adaletin nabzını hâlâ şeffaflık, dinleme, pozisyon yerine çıkar–ihtiyaç odaklı müzakere tutar.

Bir Çerçeve Önerisi: “Harita + Nabız”

- Harita (Strateji):

- Zaman çizelgesi: “İlk 90 gün—delil envanteri ve önceliklendirme.”

- Risk matrisi: “En kötü/olası/en iyi senaryo” ve karşı hamle planı.

- Erken hamleler: İhtiyati tedbir, delil tespiti, uzman ön-görüş.

- Nabız (Empati):

- Aylık check-in: “Taraflar ne hissediyor, ne istiyor? Uzlaşma penceresi açıldı mı?”

- Dil disiplini: Sertleşen üslup süreyi uzatır; kısalan cümle, kısalan dava.

- Dayanıklılık: Sosyal destek, nefes alanları, mikro-ödüller.

Mert ve Asya: İki Ses, Tek Yol

Mert (strateji) takvimi kurar: “Bu ay bilirkişi, gelecek ay tanık; temyiz riskini minimize edecek argüman seti.”

Asya (empati) ilişkiyi korur: “Söylemde sertleşmeyelim, karşı tarafın deşarjına alan açalım; uzlaşma penceresini açık tutalım.”

İkisini birleştirdiğinde, iki mucize görürsün: Süre kısalır, yara izi küçülür.

Provokatif Sorular: Tartışmayı Alevlendirelim

- Gerçekten “kazanmak” istediğin şey hüküm mü, yoksa sürdürülebilir bir çözüm mü?

- Bugün masaya “uzlaşma” kelimesini getirseydin, yarın kaç ay kazanırdın?

- Delil stratejinde “yavaşlatan halka” hangisi: bilirkişi mi, tanık mı, tebligat mı?

- Üslubun (mail, dilekçe, duruşma) süreyi kısaltan mı, uzatan mı bir etkide?

- “Daha geç ama daha çok” mu, “daha erken ama yeter” mi? (Finansal–psikolojik iskonto!)

Kapanış: Sene Değil, Sende Ne Oldu?

“Dava kaç sene sürer?” sorusu haklı; çünkü yaşam takvimli. Ama cevabı tek bir rakam değil. Süre, bizim nasıl yürüdüğümüzle değişir. Strateji, zamanı sıkıştırır; empati, sürtünmeyi azaltır. Teknoloji yolu açar; ama yolu yürüyen yine biziz.

Gel, bu başlıkta tecrübemizi dökelim masaya: Hangi hamle süreyi kısalttı, hangisi uzattı? Arabuluculuk deneyimi nasıldı? Dilekçe dilinde neleri değiştirdiniz?

Belki de en doğru cevap şudur: “Dava kaç sene sürer?” değil; “Bu davadan sen kaç sene zenginleştin—akılla, sabırla, ilişkiyle?”

Hadi konuşalım; çünkü paylaştıkça kısalıyor yol.
 
Üst