Rüküş ne demek TDK ?

Berk

New member
Rüküş Ne Demek? Bir Hikâyeyle Anlatmak…

Sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlere bir kelime üzerinden bir hikâye anlatmak istiyorum. Hepinizin belki de bir yerlerde duyduğu, bir şekilde karşılaştığı "rüküş" kelimesi hakkında biraz konuşalım. Hadi, hep birlikte derinlere inelim, bir anlamın peşinden gidelim. Ve belki de günümüz dünyasında bu kelimenin gerçekten ne anlama geldiğini keşfederiz.

Rüküşün İlk Gösterisi: Bir Kadın ve Bir Adam…

Başlangıçta, her şey küçük bir dükkânda başlar. Kadın, sarı, lila, mavi, mor… ne ararsanız var. Boya paletinden fırlamış renklerin bir arada bulunduğu bir dünyadır burası. İçerisi biraz karmaşadır, ama kadın, tüm bu renklerde kaybolmadan bir şeyler yaratmaya çalışmaktadır. İsmine elbise denir, ama onun için bu elbiseler, bazen birer hayal, bazen de birer cesaret kaynağıdır.

Kadın, elini bir kıyafete uzatır. Yumuşacık bir kumaş, desenleri garip ama bir o kadar da büyüleyici. Bir an tereddüt eder, “Bu, fazla mı dikkat çekici? Yoksa her şeyden fazla mı?” diye düşünür. Ama bir şeyler vardır, bir şeyler kadınla konuşur. Cesaretini toplar ve kıyafeti almaya karar verir. O an, kendisini her zamankinden biraz daha fazla özgür hisseder.

Günlerden bir gün, kıyafeti giyer. Aynaya bakarken içinde bir gariplik vardır. Ama bu gariplik, ona korku değil, bir tür cesaret verir. O an, yoldan geçen bir adam görür. Adam, ona bir an bakar, sonra başını çevirir. Kadın, hafifçe gülümsediğini fark eder ama adamın gözlerinde bir soru işareti olduğunu da hisseder. “Ne düşündü acaba?” diye sorar içinden.

Adam, kadının giydiği o "rüküş" kıyafeti tam çözemez. Rüküş… Ne demekti ki bu? Birinin gözünde şıklık, başka birinin gözünde ise zevksizlik olabilir miydi?

Kadın ve Adam: Farklı Bakış Açıları…

Adam, kadının giydiği kıyafet hakkında ne düşündüğünü düşündü. Rüküş, TDK'ye göre "gösteriş için giyilen, bazen abartılı, bazen de hoş olmayan kıyafet" demekti. Ve evet, adamın zihninde o kadar çok şey dönüp duruyordu ki, kıyafetin "abartı" olduğunu düşündü. Adam, genelde sorunları çözmeye odaklanır. O her zaman mantıklı, stratejik, çözüm odaklıdır. Bu yüzden, kadının giysisindeki "fazlalık" ona garip gelmişti.

Kadın ise farklı bir dünyadan geliyordu. Onun bakış açısı daha çok kalp ve duygulardan besleniyordu. O, dünyayı renklerle, duygularla, hissiyatlarla görüyordu. Kıyafeti giydiğinde, sadece dış görünüşüyle değil, içindeki duygularla da bir bütünlük oluşturuyordu. Rüküş, ona sadece dış görünüşten daha fazlasıydı; bir ifadeydi, bir anlamdı. Bu, onun kendi dünyasına açılan bir kapıydı.

İşte burada, birbirinden farklı iki dünya çarpışıyordu: biri çözüm arayışındayken, diğeri duyguların yolunu izliyordu. Kadın, kıyafetini bir ifade biçimi olarak görürken, adam yalnızca dışa vurumunu göz önünde bulunduruyordu.

Rüküşün Duygusal Derinliği…

Biraz daha derinleşelim. "Rüküş" kelimesi, sadece bir giysi tanımı değildir. Bu kelime, toplumun dayattığı estetik kuralların da bir yansımasıdır. Adam, o kıyafeti "rüküş" olarak tanımlarken, aslında sosyal normlardan kaynaklanan bir eleştiri yapıyordu. Toplumun kuralları, "güzel" ve "hoş" olmak için belirli bir kalıba sokulmuş bir çerçeve sunar. Kadın, bu çerçeveyi aşarak kendisini özgür hissetmeye çalıştı. İşte tam burada, "rüküş" kelimesi çok daha derin bir anlam kazanıyor. Kadın için bu kelime, sıradanlıktan, kısıtlamalardan, "doğru" olandan kaçmanın simgesidir.

Bir giysinin, bir parfümün ya da bir aksesuvarın "rüküş" olması, aslında bir toplumsal bakış açısının yansımasıdır. Oysa ki kadın, sadece kendini ifade etmeye çalışıyordu. O, o anı, kendisinin bir parçası olarak yaşamak istiyordu. Kimse onun ne giyeceğini, ne hissedeceğini belirleyemezdi.

Hikâyenin Sonu: Bir Anlayış Meselesi…

Kadın ve adam, birbirlerine bakarken, birbirlerinin dünyasını anlamaya başlarlar. Adam, kadının gözlerindeki özgürlüğü fark eder. O garip, sıradışı elbise, kadının kim olduğunu yansıtmaktadır. O kıyafet, bir özgürlük simgesidir, bir kendini ifade etme biçimidir. Adam, çözüm arayışını biraz kenara bırakır. Kendisini, kadının dünyasına bırakır.

Kadın, o an bir gülümseme ile Adam’a bakar. "Bazen, fazla olan şeyler, aslında en doğru olanlardır," der. Adam, bunu duyduğunda, kadınla bir anlaşma yapmış gibi hisseder. Artık, "rüküş" kelimesi, sadece bir kelime olmaktan çıkar ve hayatın renkli, duygusal bir yönünü ifade eder.

Ve belki de hepimiz, "rüküş" kelimesinin anlamını daha derinlemesine keşfetmeliyiz. Bazen, dışarıdan bakıldığında, abartılı gibi görünen şeyler, birinin içindeki en özgün hali yansıtıyor olabilir. Bu, toplumun bizi şekillendirmeye çalıştığı kuralların ötesinde bir özgürlük alanıdır.

Hikâyemin sonunda, sizlere şu soruyu sormak istiyorum:

Sizce "rüküş" kelimesi, gerçekten olumsuz bir anlam mı taşır, yoksa tam tersine, kendimizi ifade etmenin ve özgür olmanın bir yolu mu?

Yorumlarınızı Bekliyorum…
 
Üst