İşten çıktıktan sonra GSS ne zaman başlar ?

Sude

New member
“İşten Çıktıktan Sonra GSS Ne Zaman Başlar?” – Gerçekler, Gecikmeler ve Sessiz Çelişkiler

Geçen yıl işten ayrıldığımda, sağlık sigortamın biteceğini biliyordum ama Genel Sağlık Sigortası (GSS) sisteminin bu kadar karmaşık bir geçiş süreci olduğunu bilmiyordum. “Nasıl olsa hemen devreye girer,” diye düşünmüştüm. Fakat öğrendim ki Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi, işsizlik ve sağlık arasında hâlâ bir “bürokratik boşluk” barındırıyor. O gün bugündür, “işten çıkan birinin sağlık güvencesi gerçekten ne zaman başlar?” sorusu, hem kişisel hem toplumsal bir tartışma konusu haline geldi.

---

1. GSS Nedir ve İşten Ayrılınca Ne Olur?

Genel Sağlık Sigortası (GSS), Türkiye’de 2012’den beri yürürlükte olan ve her vatandaşın sağlık hizmetlerinden faydalanmasını amaçlayan bir sistem. Ancak uygulamada işler teorideki kadar pürüzsüz değil.

İşten çıkan bir kişi, SGK kayıtlarında “aktif sigortalı” statüsünü kaybettiğinde, sistem onu otomatik olarak GSS kapsamına almak için 30 günlük bir bekleme süreci başlatıyor.

SGK’nın resmi açıklamasına göre, çalışan birinin işten ayrıldıktan sonra sağlık hizmetlerinden 30 gün boyunca faydalanma hakkı devam ediyor. Ayrıca son bir yılda en az 90 gün sigorta primi ödenmişse, bu süre 90 güne kadar uzayabiliyor.

Ancak sahadaki gerçeklik farklı:

E-Devlet kayıtlarının güncellenmesi bazen günler, hatta haftalar alabiliyor. Bu da “güvencesiz aralık” dediğimiz bir boşluk yaratıyor. Yani devletin “seni koruyorum” dediği sistem, kısa süreli de olsa insanı boşta bırakabiliyor.

---

2. Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Yaklaşımı: Farklı Ama Tamamlayıcı Perspektifler

Bu konuda çevremde iki tip yaklaşım gördüm:

Bir erkek arkadaşım hemen SGK’ya gidip sistemin nasıl çalıştığını öğrenmiş, form doldurmuş, süreci hızlandırmıştı. “Stratejik düşün, işini garantiye al,” diyordu. Onun için mesele, sistemin açıklığını yakalayıp çözüm bulmaktı.

Bir kadın arkadaşım ise farklı bir bakış açısına sahipti. O, işten ayrılan kişilerin yaşadığı belirsizliği insanî bir sorun olarak ele alıyordu: “Bir insan zaten işsiz kalmış, üstüne sağlık kaygısı yaşamamalı,” diyordu. Onun yaklaşımı daha empatikti; devletin, sistemin soğuk yüzünü insana yaklaştırması gerektiğini savunuyordu.

Bu iki bakış birbirini tamamlıyor aslında: biri yapısal eksikliği fark ediyor, diğeri insani etkisini. İşte reformların ihtiyacı da tam burada doğuyor.

---

3. Sistemsel Gerçekler: SGK’nın Karmaşık Yapısı

SGK’nın 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre:

- İşten ayrılan kişi, işsizlik ödeneği alıyorsa GSS primleri devlet tarafından ödeniyor.

- İşsizlik maaşı alamayanlar için ise GSS’ye otomatik geçiş yapılıyor, ancak gelir testi şartı devreye giriyor.

Gelir testi, kişinin hane gelirine göre prim ödeyip ödemeyeceğini belirliyor.

2025 itibarıyla GSS prim tutarı yaklaşık 600 TL civarında. Eğer gelir testinde kişi asgari ücretin üçte birinden az kazanıyorsa, prim devlet tarafından karşılanıyor. Ancak test süreci uzarsa, arada borç birikebiliyor.

Bu da birçok kişiyi mağdur ediyor. Çünkü insanlar “benim sağlık güvencem var sanıyor,” ama eczanede “sistemde görünmüyorsunuz” cevabını duyuyor.

---

4. Eleştirel Bakış: Sosyal Devlet mi, Bireysel Sorumluluk mu?

Bu sistemde en tartışmalı konu şu: Devlet, vatandaşın sağlığını bir hak olarak mı, yoksa bir “yükümlülük” olarak mı görüyor?

İşten çıkan biri zaten ekonomik sıkıntı içindeyken, GSS prim borcu çıkarmak ne kadar adil?

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, birçok Avrupa ülkesinde sağlık sigortası işsizlik süresince otomatik devam ediyor. Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde işsizlik dönemi, sağlık güvencesinin kopmadığı bir süreç.

Türkiye’de ise GSS’nin amacı evrensel sağlık hizmeti sağlamak olsa da uygulama, “ödeyemezsen dışarıdasın” şeklinde işliyor.

Bu noktada sosyal devlet ilkesinin yeniden yorumlanması gerekiyor. Çünkü sağlık, yalnızca ekonomik bir mesele değil; insan onurunun da parçası.

---

5. GSS ve Dijitalleşme: Teknoloji Çözüm mü, Engel mi?

E-Devlet, SGK’nın dijitalleşme hamlesi olarak büyük bir ilerleme gibi görünüyor ama sistemin yavaşlığı, güncellemelerdeki gecikmeler ve arayüz karmaşası hâlâ ciddi sorun.

2024’te SGK’nın yayımladığı performans raporuna göre, dijital hizmetlerin kullanıcı memnuniyeti oranı sadece %67.

Yani her üç kişiden biri sistemle ilgili sorun yaşıyor.

Bu sorunlar arasında:

- Prim borcu görünmemesi,

- GSS başlangıç tarihinin geç işlenmesi,

- Gelir testi sonuçlarının e-Devlet’e geç yansıtılması gibi konular var.

Teknoloji, doğru uygulanmadığında sadece dijital bir duvar haline geliyor.

---

6. Güçlü ve Zayıf Yönler: Gerçekçi Bir Değerlendirme

Güçlü yönler:

- Türkiye’de sağlık hizmetlerinin neredeyse evrensel bir kapsama ulaşması,

- Gelir testiyle dar gelirli bireylerin ücretsiz yararlanabilmesi,

- Dijital sistemlerin erişimi kolaylaştırması.

Zayıf yönler:

- Bürokratik gecikmeler ve iletişim eksikliği,

- İşsizlik sürecinde maddi yükün vatandaşa kalması,

- Bilgilendirme eksikliği nedeniyle hak kayıpları.

Bu tabloyu gördüğümüzde sorulması gereken soru şu:

Devlet, vatandaşını koruyan bir sistem mi inşa ediyor, yoksa bürokrasiyi dijitalleştirip sadece görünüşte mi kolaylık sağlıyor?

---

7. Çözüm Odaklı Bir Gelecek: GSS Nasıl Daha Etkin Olabilir?

GSS’nin geleceği, “insan odaklı dijital dönüşüm”le şekillenebilir.

- İşten ayrılan bireyler için otomatik geçiş süresi anında devreye girmeli.

- Gelir testi prosedürü sadeleştirilmeli, sonuçlar birkaç gün içinde açıklanmalı.

- GSS bilgilendirme sistemleri, e-Devlet üzerinden kişiye özel rehberlik sunmalı.

Ayrıca, sistemin sadece finansal değil, psikolojik boyutu da göz ardı edilmemeli.

İşini kaybeden biri için “güvencesizlik hissi” yalnızca ekonomik değil, varoluşsal bir yük.

Belki de geleceğin sosyal politikası, vatandaşın “güvende hissetmesini” de bir performans göstergesi saymalı.

---

Son Söz: GSS, Kâğıt Üzerinde Bir Hak mı, Gerçek Bir Güvence mi?

İşten ayrılmak bir dönüm noktasıdır; insan hem maddi hem duygusal olarak belirsizliğe düşer.

İşte bu dönemde devletin rolü sadece sistem kurmak değil, güven duygusu yaratmaktır.

Bugün GSS, kâğıt üzerinde herkesi kapsayan bir sistem gibi görünse de, uygulamada hâlâ “arayış içinde bir yapı.”

Sorun teknik değil, insani: bir vatandaşın sağlık hakkına ulaşması, hâlâ kendi çabasına bağlı olmamalı.

Belki de en temel soru şu olmalı:

Bir ülkenin sağlık sistemi, vatandaşın devlete güvenini mi güçlendiriyor, yoksa test ediyor mu?
 
Üst